Merhaba kıymetli okuyucular. Çok sevdiğim, görüş ve düşüncelerini önemseyip şiirlerini beğenerek okuduğum üstadım, Şair Şeyhettin Yalçınkaya, aşağıdaki alıntı yazıyı, bendenizle paylaşmış. Beğendiğim için siz değerli okuyucularımla paylaşmak istedim.

“ SU FELSEFESİ ”

Suyun doğası, bir felsefe anlatır. Örneğin, dağdan akan suyu düşününüz. En az direnç gösteren yolu seçer, akmak için. Yani önüne bir kaya çıkacak olursa vazgeçmez yolundan; ama onunla uğraşmaz, kayayla mücadele etmez, etrafından dolaşıp devam eder akmaya.....

Suyun bu doğasından alınan ilhamla şöyle der, sufiler: “Seninle uğraşan hiç kimseyle uğraşma, eğer uğraşırsan onunla aynı yerde kalırsın. Etrafından dolanıp devam et yoluna.”

Diyelim ki dağdan akan su önüne çıkan kayanın etrafından dolaşamayacak bir yola denk geldi.O zaman ne yapar?

Birikip, çoğalıp üstünden aşar. Yok eğer bu da olmuyorsa sabırla kayayı, damla damla delmeye başlar.
Kayayı delmeyi başaran suyun kuvveti değildir, tabii ki, damlaların sürekliliğidir ki buna da “sabır” derler. “Sabretmek” hiçbir şey yapmadan oturmak değildir.....

“Sabır dikenin içinde gülü, gecenin içinde gündüzü hayal edebilmektir.” der, Şems-i Tebrizi.

Suyun doğası imkansızın bile başarılabileceğini, bunun için sabırlı ve istikrarlı olduğunu öğretir.

Kayayı delen su, elbette yine yoluna devam eder, hep akar ve çalışır. Bilir ki aktıkça temizlenir. Bazen dere kenarlarında su birikintileri oluşur, akmayan su bulanır, çamurlaşmaya başlar! Üzerine pislik birikir ve sufiler bu yüzden derler ki: Sen su gibi sürekli ak! Her daim ve her gün yenilen! İki günün aynı olmasın, hep ilerle! Dünü, dünde bırak, yeni şeyler öğren!

Örneğin su, değişimden hiç korkmaz; ama insanlar, değişimi sevdiklerini söyleseler de aslında bundan çok korkarlar. Oysa su, “değişimi” ne de güzel anlatır.

Bazen yağmur olur. Bazen kar. Bazen buz ve bazen de buhar olur. Buhar olduğunda, çıkar gökyüzüne, yağmur ve kar olup, yine iner yeryüzüne; ayrıca su uyumludur. Çay bardağına koyduğunda, çay bardağının şeklini alır, kovaya koyduğunda ise kovanın. Sürekli bulunduğu yere uyumlanır; ama doğası da hiç değişmez. Her yere, her şeye, uyum sağlar.

Unutma ki dünyada, her zaman doğaya uyum sağlayanlar, hayatta kalır. Uyum sağlayanlar esnektir, çünkü. Değişime direnenler ise katıdırlar...

Fırtına, en sert en güçlü ağaçları devirir; ama esnek fidanlara ve otlara hiçbir şey yapamaz. O yüzden, esnek olanlar ve uyum sağlayanlar, hayatta kalır. Aynı zamanda akışa teslim olur. Teslimiyet içindedir. Bu teslimiyet, boyun eğmek değildir; çünkü bilir ki bütün dereler, eninde sonunda, büyük denizlere, okyanuslara akar. Elinden geleni yaptıktan sonra hayatın akışına teslim olmaktır bu. Su berraktır, şeffaftır, olduğu gibidir yani, paylaşımcı ve hep besleyicidir. İnsanları, hayvanları ve doğayı besler. Hayatı, başlatan ve sürekli üretendir. Su olan her yerde; bitkiler vardır; hayvanlar, insanlar ve hayat vardır. İşte suyun bu yapısından dolayı Sufiler birbirlerine; SU GİBİ AZİZ OL derler.

Su gibi aziz olmanız dileğiyle efendim…