Düşünebiliyor musunuz, bir kentin Üniversitesi olsun lakin o kente bir katkısı olmasın.

Bir kentin gelişmesi hem ekonomik yönden hem de bilimsel yönden kalkınması o kentte yaşayan insanların yaşam standardını belirler.

Kentlerin kalkınması ve refah üretmesi ancak o ilin okumuş, kültürlü ve girişimci insan varlığının olması ile olabilir.

O da kentte eğer varsa Üniversite gibi bir eğitim kurumunun varlığı ile daha hızlı gelişir ve daha çok katkı sağlar.

Fakat görünen o ki görece olarak gelişmemiş, halen gelişmesini tamamlayamamış, üretim yerlerine uzak, ülkemizin son noktasında olan ve ülke iktidarlarının ihmal ettiği sürekli bir sürgün yeri olarak gördüğü, ötesinde kentte sadece güvenlikçi bir politika ile her şeye bakan siyasal iktidarların sırf ülkenin her tarafında üniversite var ve yüksekokul bitirmiş insan sayımızın arttırılmasına yönelik olarak kentimizde de açtığı Üniversite de maalesef dertlerimize çare olmamıştır.

Üniversitemiz açıldığı ilk yıldan beri yanlış işlerin içinde olmuş, yer seçimi yanlış yapılmış, yeterli sayıda öğretim eğitim elemanı gelmemiş, Rektörler kentin siyasi ve ekonomik durumu ile ilgili tercihlerde hatalı davranmışlardır.

Neticesinde ikinci Rektör Prof. Dr. Ebubekir Ceylan bazı uygulamalarından dolayı tutuklanmış ve Rektörlük görevinden istifa ederek ayrılmak zorunda kalmıştır.

Biz bu sütunlarda ilk Rektör Prof. Belenlinin bazı icraatları ile yer seçimi konusunu çok eleştirdik. Yer seçiminde ne kadar haklı olduğumuz şu an Üniversite yerleşkesinde yapılan inşaatlar kadar yapılan ekstra masraflar arazinin kaymaması için yüzlerce Fore kazık çakılması örnek gösterilebilir.

Yani şu an üniversite binalarının bulunduğu yerleşke heyelanlı bir arazidir.

Bu arazi en ufak bir depremde tehlike arz ettiği gibi, onlarca trilyon ödenerek yapılan ve zemine çakılan fore kazıklarında bu tehlikeli durumu önleyeceği kanaatinde değiliz.

Binaların geleceği ve orada eğitim öğretim gören insanlarımızın hayatı tehlike altında olduğu gerçeğini unutmadan halkımıza ve başta İl Valisi olmak üzere Yüksek Öğretim Kurumu ile ilimizdeki STK’lar ile siyasi partilerimize hatırlatmak isterim.

Bütün bu olumsuzluklar ortada iken kentimizin Kayacan Caddesi üzerinde zamanın ilk Rektörü Prof. Belenli tarafından Hakkâri İl Özel İdaresinden alınan ve güçlendirilerek en az 30 yıl daha hizmet verecek ve iki bin öğrencinin ders göreceği derslikler ile arazisi haraç-mezat satılmaktadır.

Düşünün bir üniversite yerleşkesi heyelanlı bölgede kurulmuş.

Her an tehlike altında.

Ve siz de bu tehlikeye binaen çarşı merkezinde binası depreme olası bir depreme karşı güçlendirilmiş ve üç dört bina daha yapılmasına uygun arazisi olan bir yeri YÖK ödenek vermiyor bahanesine sığınarak satmak istiyorsunuz.

Madem, Meslek Yüksek Okulunun binaları depreme dayanıksız çıkmış, bu binaları yapacak paranız şu an yok, devlet bir sonraki dönem para veremez mi?

Türkiye Cumhuriyeti Devleti Hakkâri’deki bir Üniversiteye bina yapımı için ödenek tahsisinde bulma imkânına sahip değil mi?

Özel sektöre milyar dolarlık yap-işlet devret yapan ve bunun da külfetini milletin sırtına vuran iktidar iş verdiği özel sektörden 100-200 milyonluk bir hibe kaynak bulamaz mı?

Biz Üniversite yerleşkesinin yer sorunun olduğunu bu nedenle Kayacan Caddesi üzerindeki binaların satılmasında kamu yararının olmadığına inanıyoruz.

Rektör Prof. Pakiş’in giderayak önceki rektörler gibi bu kente yanlış iş yapmamasını tavsiye ediyorum.

Çünkü önceki iki Rektör’de bu kente ve halkına yanlış yaptılar ve bunun bedelini de ödediler.

Son olarak dediğim gibi Hakkâri Üniversitesi bu kent için önemli bir kurumdur. Fakat bu kurumun başına bir türlü kabiliyetli ve dirayetli bir yönetici atayamadılar gitti.

Hakkâri’deki eğitimin kaliteli olması, öğrencilerinin sağlam binalarda eğitim görmesi, eğitim verenlerin tıkış, tıkış odalarda derse hazırlanmadığı, kendi özel odalarının olduğu kaliteli bir ders verecek ortama sahip binaların olduğu bir Üniversite istiyoruz.

Hakkâri Üniversitesi olarak devletten her zaman ve istediği kadar ödenek alabilecek sorunlu olmayan bir yöneticinin olması halinde bina satmaya gerek duymadan hem yeni bana yapabilir, hem de eskiyen binaları yıkıp yeniden inşa edebilir.

Devletimiz buna muktedirdir.