Her şey siyasi partilerin sudan gerekçelerle kapatma dönemine denk gelmişti.

Muhafazakar, Milli Görüş çizgisinden gelen insanların oluşturduğu Refah Partisi Anayasa Mahkemesi kararıyla kapatıldıktan sonra Fazilet Partisi kurulmuştu.

Fazilet Partisi’nin akıbeti de ne yazık ki, Refah Partisi’nden farklı olmadı.

Bu iki parti kapatıldıktan sonra Saadet Partisi’nin kurulmasına karar verildi.

O dönemde Saadet’te kalmak istemeyen ve yollarını ayıran, Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç ve diğer arkadaşları yeni bir parti kurma kararı aldı.

Kurdukları yeni partiye, Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) adı verildi.

Parti kapatılmaların moda haline geldiği, koalisyon hükümetleri arasında yaşanan görüş ayrılığı, askerlerin siyasete müdahale dönemi, nereden bakarsan her anlamıyla karanlık bir dönem..

İnsanların mevcut siyasi liderlere olan güvensizliği artmıştı, üstüne bir de 2001 ekonomik kriz eklenince vatandaşlar mevcut siyasilerden umudunu tamamen kesti.

Tam o dönemde, içinde güvenilir insanların olduğu yeni bir parti adını Türkiye’ye duyurdu.

İçinde adalet, bir de kalkınma olunca insanların istediği buydu.

Yeni simaların oluşturduğu bu parti, müziğiyle; ‘Haydi Anadolu, Yol Kardeşlik Yolu’ ile Anadolu’yu karış karış etkilemeyi başarmıştı.

Bu parti, Adalet ve Kalkınma Partisi’nden başkası değildi. Her şeyiyle insanlara umut aşılamayı çalışmış ve başarılı olmuşlardı.

Türkiye’de yeni bir heyecan yaratan bu parti, ülkeyi refaha doğru götürmeyi vaat etmiş, uzun yıllar yaptığı uygulamalarla bunu kanıtlamıştı.

Temel ilkeleri 3 Y olan, yolsuzluk, yasaklar ve yoksullukla mücadeleyle iyi bir imaj yaratan Ak Parti, her geçen gün biraz daha büyüyerek gücüne güç kattı. 20 yılı aşkın iktidarda kalmayı başaran AK Parti iktidarını hala devam ettiriyor.

Aradan yıllar geçince AK Parti artık eski AK Parti değildi. Kuruluş felsefesinden uzaklaşmaya başladı. Kendilerinin söylediği gibi; ‘dünün mücahitleri, bugün müteahhit oldu’ Yoksullukla mücadele parolasıyla çıkılan yolda, son yıllarda zengini çok zengin, fakiri de çok fakir oldu. Sayın Cumhurbaşkanı ile fotoğrafı olan il başkanları, yöneticiler memleketlerine dönünce, ‘burada benim sözüm geçer’ imajı yaratarak kurumlara yön vermeye çalıştı. Sözü; ‘beni dinlerseniz yönetici olursunuz, bizden değilsen sana aş iş yok’ demeye getirdi. Liyakat, tecrübe artık dikkate alınmamaya başlandı.

Bölgemizde öyle haller yaşandı ki, yıllarca ağalardan dert yanan insanlar, ‘yetiş ağam kurban olayım’ demeye başladı. Zenginlik, güç gösterisi, son model arabalar, lüks hayatları ile milletin hizmetkarı edasıyla yola çıkanlar milletin efendisi oldular.

İşte bu AK Parti, gücüne güç katarken parti içi istişare artık arka plana atıldı. Nitekim, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün görev süresi bittikten sonra parti içinde görüş ayrılığına düşen, içinde kurucu üyelerin de olduğu siyasetçilerin artık burada var olma şansları kalmamıştı ve yeni bir siyasi rota çizmeye mecbur bırakıldılar.

Durumun vahametini görüp zaman zaman uyarıda bulunan Abdullah Gül, Başbakanlık yapan Ahmet Davutoğlu, Ekonomi Bakanı ve Baş Müzakereci görevlerinde bulunan Ali Babacan, Ak Parti’den ayrılıp siyasi parti kuranlar ve sessiz sedasız köşelerine çekilen diğer önemli isimler..

Herkes, DEVA ve Gelecek partilerinin Ak Parti’ye bir alternatif olacağını beklerken, yanlış tercihleri nedeniyle istedikleri siyasi başarıyı elde edemediler.

Bu iki partinin Millet İttifakı (6’lı masa) tercihleri onlara pahalıya mal oldu. Ali Babacan, her ne kadar ittifak içindeki çalışkanlığıyla adından söz ettirdiyse de, kazanmaları halinde uygulamalara dönük onca kitap, dergi çıkarmış olsa da sağ, muhafazakâr seçmeni ikna edemedi.

Halbuki, ekonomiyi iyi bilen birinin ekonomik krizde yıldızının parlaması gerekiyordu. Genel seçimlerde tek başına seçime girmesi durumunda yüzde 3-4 bandında oy alması beklenen Ali Babacanın partisi DEVA, yerel seçimlerde yüzde 7-8 bandını çok rahat yakalayabilirdi.

DEVA ve Gelecek kaçırdıkları şansı düşüne dursun, sessiz sedasız bir köşede bekleyen Yeniden Refah Partisi, genel seçimde iyi bir yol haritası çizerek gündemde kalmayı başardı.

Yeniden Refah’ın, cumhurbaşkanlığı seçiminde Sayın Erdoğan’a karşılıksız, menfaatsiz desteği ona olumlu yünde bir samimiyet alanı açtı. Bir yandan destek vermesi, diğer yanda kendi logosuyla seçime girerek gücünü test etmesi siyaseten iyi bir zeka örneğini ortaya koydu.

Milli görüş geleneğinden gelen muhafazakâr ve sağ seçmen, Yeniden Refah Partisi’ne yüzde 3’lük bir oy oranını kazandırmasıyla onlara yeni bir alan açtı.

Siyaset arenasında ismi yeni yeni duyulan bir parti için bu bir zafer niteliğindeydi. Siyasette iz bırakan Merhum Necmettin Erbakan’ın yanına bir de oğlu Fatih Erbakan’ın ismi eklenince şansına şans kattı.

Yeniden Refah’ta harç tutmuştu. Buna rağmen yine de Ak Parti ile müzakereler sürdürmeye devam etti. Yerel seçimlerde de bu işbirliğini devam ettirmeyi isteyerek ayrılan taraf olmamayı son güne kadar korudu.

Cumhurbaşkanlığı seçiminde şartsız desteği, yerelde verilecek birkaç belediyeyle onları onure etmesini beklediler ancak olmadı. Cumhur İttifakı’nın diğer bileşeni Milliyetçi Hareket Partisi’ne 3 büyükşehir bırakılmasını göz ününde bulunduracak olursak, 1 büyükşehirin Yeniden Refaha verilmesi, aldıkları oy oranı hesaba katılırsa matematiğe aykırı olmaz diye düşünüyorum.

Yeniden Refah Partisi’nin alacağı birkaç belediye AK Parti adına hayırlara vesile olmayacağı düşünülerek böyle bir riske girmek istemedikleri çok açık.

Şimdi diyeceksiniz ki, yüzde 10 bandında olan MHP’ye büyükşehirler bıraktı, bu AK Parti için siyaseten bir risk değil mi? Milliyetçi eksenli partilerde oyların varılacağı son nokta bellidir. Bu MHP’de de şimdiki adıyla DEM’de de aynıdır. Çeşitli seçimlerde oyları yüzde 8 olur, 15 olur değişkenlikler yaşanır ama hiçbir zaman tek başına iktidar olamazlar.

Siyasi parti bereketinin bol olduğu ülkemizde her görüşten oy almayı başaramayan partiler tek başına iktidar yüzü göremezler. Türkiye siyaseti bu tür örneklerle doludur.

Yeni kurulan, güçlenerek ortaya çıkan bir partinin ileride kendilerine rakip olması siyasetçilerin hiç istemediği bir durumdur. AK Parti de bu öngörüyü görmüş olacak ki, bunun önlemini şimdiden almaya çalışıyor. Nitekim, eski AK Partili bir çok isim yeniden aday gösterilmeyince adresleri bir bir Yeniden Refah Partisi oldu.

Türkiye genelinde olduğu gibi Hakkari’de de bu parti adına bir hareketlilik söz konusu. Yeniden Refah'ın Hakkari’nin Derecik ilçesi, Durankaya ve Büyükçiftlik belde adayları şimdiden konuşulmaya başlandı.

Refah Partisi’nden Fazilet Partisi, daha sonra AK Parti ile devam eden siyasetin içinde bu sefer Yeniden Refah yaratılır mı bilinmez lakin Yeniden Refah Partisi için her şey yolunda gidiyor.

İnsanlar, AK Parti’nin eski, fabrika ayarlarına dönmesini beklerken, Yeniden Refah’ın yerel seçimlerde alacağı bir yükseliş AK Parti’den ayrılanların ikinci adresi olacağı net bir şekilde gözlemleniyor.