Ecevit’in KUŞU, Özal’ın ARISI, Demirel’in ATI ve Erdoğan’ın AMPULÜ..

Vatandaşın yıllardır sönmeyen umut ışığı SİYASET.

Sabah-akşam konuşulduğu başka bir ülke var mı?

Kaderleri siyasilerin elinde olan başka bir toplum var mı?

Ben yok diye düşünüyorum.

Çünkü gördüğüm, izlediğim kadarıyla başka bir ülke ve topluluk yok.

Oralarda da seçimler var, siyasetçiler var ama orada bir ihtiyacı karşılamak için var. Halkın sorunlarını çözmek için var. Demokrasi içinde devleti yaşatmak için var.

Adamlarda sistem oturmuş kim seçilirse seçilsin uygulama tıkır tıkır işliyor.

Yönetime kim gelirse gelsin kurallar içerisinde değişmeyen bir anlayış.

Bu ülkeler bunu nasıl başarıyor, sistemleri neden bu kadar sağlıklı işliyor, çoğumuz merak ederken birçoğumuz da ne kadar sağlam bir demokrasi temellerinin olduğunu fark edebiliyoruz.

Düşünün ki, ülkemiz demokrasiyle yönetiliyor ama demokrasiyle yönetilen diğer ülkeler gibi bir türlü istediğiniz mutluluğu, refahı yakalayamıyoruz.

Çok düşününün sevgili vatandaşlar, hatta bin kere düşünün.

Kafanızı iki elinizin arasına alıp iyice düşünün.

Düşünün, araştırın ki doğrusunu bulalım. Nerde hata yapıyoruz diye kendimizi sorgulayalım.

Suç kimde? Seçende mi yoksa seçilende mi diye bir muhasebe yapalım.

Hiç kuşkusuz demokrasi kelimesi hepimizde hoş bir ifade bırakıyordur.

Demokrasi bir anda ortaya çıkan bir şey değildir. Temeli sağlam olmayan bir sistemde demokrasi koşulları oluşmaz.

Demokrasi ilk önce temelden yani ailede başlamalıdır.

Çocuk dünyaya gözlerini açtığı anda anne babasından sevgi, şefkat ve daha sonra alacağı terbiyeyle dürüst bir birey olarak sağlam bir demokraside iyi bir vatandaş olarak hayatına devam etmesi sağlanmalıdır.

Sonra; Demokrasi okulda başlar insana saygı, çevre ve doğayı kurumak, adaleti, hukuku öğrenmekle başlar.

Sadece diploma sahibi olabilmek için okula giden bir sistemde büyüyen çocuklar sağlam bir demokrasi yaratamaz.

Demokrasiyi uygulayacak ve yürütecek olan insanoğludur. Araştırmayan, sormayan, sorgulamayan bir topluluk her zaman birilerinin eline muhtaç kalmaya mecburdur.

Hangi konuda olursa olsun sağlıklı büyütemediğimiz bireylerin gelecekte birer siyasetçi olarak doğru karar vereceklerini beklemememiz gerekir.

Demokrasi der ama demokrasiyi bilmez. Siyasetçi olur fakat siyaseti ne için kullanacağını bilmez çıkarı için insanları kullandıkça kullanır. İnsanların duygularını kullanarak gidebildiği yere kadar gider çünkü öyle öğrenmiştir.

Seçime gireceğimiz bu günlerde cumhurbaşkanı ve milletvekilleri adayları açıklanırken, esnaf, tüccar, gazeteci, taksicinin hatta hepimizin siyaseti sık sık konuşması çok doğal. Ancak, bütün gün işimizi, gücümüzü bırakarak aylarca hatta yıllarca seçimle yatıp seçimle kalkmamız normal bir durum değildir.

Sağlıkla ilgilenmesi gereken sağlıkçıların, kurum yetkililerinin her gün siyaseti konuşmaları normal mi?

Tarım, çevre ve orman işleriyle ilgilenmesi gereken kurumdaki personelin sabah akşam siyaseti konuşması doğal mı?

Temel amacı eğitim-öğretim olan milli eğitimdeki yetkililerin, öğretmenlerin siyaseti hiç konuşmadıklarına bir kanaat getirebilir misiniz?

Ben size söyleyeyim. Siyaseti en çok kurumlarda çalışan yetkililer konuşmaktadır. Çünkü bir çok yetkili bir yerlere gelmek için siyaseti her zaman kullanmıştır. Eskiden böyleydi şimdi de ne yazık ki böyle.

Sadece kurum yetkilileri değil toplumun her kesimi artık siyasetle yatıp siyasetle kalkıyor.

Verdikleri kararlar hayatlarına mal olmuş, kaderini kendi eliyle siyasetçiye teslim etmiş durumdalar. Aslında siyaset onu kullanmış ama farkında değil.

Okuma yazma bilmeyen bir milletvekili veya siyasetçinin ayağına gidip hak etmediği bir mevkiye gelebilmek için dilenmesi ülkemize has bir davranıştır.

Böyle yapanlar belirli bir makama gelmek için birilerini devreye koyup bütün değerleri ayağının altına alarak gelecek nesillere temiz bir toplum modeli bırakmamıştır.

Hâlbuki seçim günü geldiğinde bir yurttaşlık göreviyle oyumuzu kullanalım ama şimdi işimize bakalım dememiz gerekiyor.

Değerli Hakkârililer ilimizin en iyi lisesi hangisi derseniz hiç kuşkusuz Hakkâri Fen Lisesi diyeceksiniz. Ben de öyle biliyorum. Okul müdürleri Milli Eğitim Bakanlığına müfettiş olarak atanmasının üzerinden neredeyse iki ay geçti. Kuruma hala bir müdür atanmamış olacak ki web sitelerinde eski müdürün fotoğrafı ve bilgileri yer alıyor. Sebebini bilmiyorum, umarım atama için siyasilerden bir işaret beklemiyorlardır.

Türkiye’de durum öyle bir hal aldı ki siyaset artık her alana girmiş durumda. Kaderimizi siyasilerin iki dudağı arasından çıkacak sözlere bırakmış bulunuyoruz. Her şey elimizdeyken siyasete teslim olmuş bir durumdayız. Sağa, sola nereye istiyorlarsa balinanın ağzındaki bir fok balığı gibi oradan oraya savruluyoruz..

Geçen gün bir gazeteci arkadaşım anlatıyor;

Bir önceki dönem seçim günü adamın biri rahatsızlanıp hastaneye getiriliyor. Sırt üstü sedyeye yatırılmış, o sırada telefonunu çıkarıp birilerini arıyor. ‘Bana bakın, sakın aha hata yapmayın, (bir partinin logosundan bahsederek) mührü oraya basın, oraya basın’ diye birilerine talimat veriyor. Adam yaşlı, belki de şekeri ve tansiyonu tavan yapacak ama ısrarla ‘oraya basın’ diyor.

O sırada kendini düşünmüyor başkası için sağlığını tehlikeye atıyor. Çünkü ona öyle öğretilmiş o da çocuklarına, torunlarına öyle öğretecek.

İnsan ölürken bile tok ölmek ister ama seçimi düşünmesi akıllı bir davranış değil. Altına basın dediği logoyu belki de bir daha göremeyecek durumda ama hırsına yenik düşüyor. O sırada öteki dünyayı düşünmesi gerekirken, ‘Bana ne dünya malından, kim kazanırsa kazansın benim yüküm sırtımdan hiç inmedi ki’ diyeceğine düşündüğü şeye bakar mısınız?

Bu vatandaş sadece bir örnek, çoğumuz aynı durumdayız.

Keşke siyasete siyasetçilere verdiğimiz değerin çeyreğini çocuklarımızın geleceğine, eğitimine, iyi bir ahlak sahibi olmalarına verebilseydik.

Bu durumdan kurtulmamız çok zor ama imkânsız değil.

Her şeye sıfırdan başlayıp bugünden itibaren yeni doğan çocuklardan başlasak, şuan ki neslin tamamı öldükten sonra hiç hata yapmasak bile ortalama yaşa baktığımız zaman 80-100 yıla ihtiyaç var.

Buna değer mi derseniz? Değer. Allah bilir ama dünya daha çok uzun süre var olacak.

Demokrasinin içinde, adaleti, hukuku, eşit koşullarda yaşam, dengeli ve adil gelir dağılımını görmediğimiz sürece..

Siyaseti vatandaşa hizmet, kurumların işleyişi için bir model, siyasetçileri de denetlemediğimiz sürece yukarıda bahsettiğim yaşlı adam misali;

Bizler logoya bastıkça siyasiler lüks arabalarıyla gaza basacak.

Logolarına her bastığımızda onlar zenginleşip deste deste para basacak.

Demokrasilerde siyaset ve siyasetçiler hep olacaktır ama bizi kullanmalarına izin vermeyelim.

Devir bilgi çağı. Bu çağda herkes akıllı. Kimin ne yaptığını herkes bilir. Uzaktan da olsa o duyguyu hisseder insan..