Her şeyi kısa yoldan çözmeye çok meraklıyız. Sabırsızız ve bu sabırsızlığımıza birde tembelliğimiz de eklendi mi en olmadık işleri en olmadık zamanlarda yapıyoruz.
1990’lı yılların sonlarında o zamanki Valimiz Nihat Canpolat ve Vali Yardımcıları Yılmaz Kurt ve Erol Özkan başkanlığında okul bahçelerini ve kamu kurum bahçelerini ağaçlandırma kampanyası başlatılmış ve hemen hemen tüm merkez okulları ilçeler dahil ağaçlandırılmış ve peyzaj çalışmalarına başlanmıştı.
Yeni faaliyete giren o zamanki Hükümet Konağımızın (bugünkü Adliye Sarayının yapılacağı alan) bahçesi de ağaçlandırılmalardan nasibini almış ve başta çam olmak üzere birçok ağaç türü dikilmişti.
Sınır Ticareti kapsamında valiliğin önemli gelir elde ettiği ve bunun bir kısmı ile de şehri güzelleştirme ve yeşillendirme çalışmalarına önemli bir ödenek ayrılmıştı. Getirilen ağaç çeşitleri her kurum ve okul müdürüne zimmetli teslim ediliyor ve okul bahçeleri kilit taşlarıyla örülerek öğrenciler çamurdan ve etrafına da ağaçlar dikilerek yeşillendirme çalışmalarına başlanıyordu. Kısa sürede tüm okulların bahçeleri ağaçlandırılarak yeşillendirildi ve kilit taşlarıyla döşendi.
Öğrencilere ağaç sevgisi ve ağacın önemi bizzat yerinde ve yerine göre uygulamalı olarak kavratılıyordu. Ağaç yurdun süsü, orman yurdun örtüsüdür sözü çerçevesinde çalışmalar yürütülüyordu.
Ağaçlar kısa sürede kök salarak büyüdü ve gölgelerinde öğretmen ve öğrencilerin oturacağı yerler haline geldiler.
Hükümet konağı önündeki ağaçlarda bunlar gibiydi.
Aradan yirmi yıldan fazla zaman geçti. Ağaçlar artık kocaman birer ağaç haline dönüştüler. Çoğunun gövdesi saramaz oldu.
Hükümet konağımızın depreme dayanıksız yapıldığı ve yıkılması gerektiği kesinleşince haliyle yıktırıldı. Yeni Hükümet Konağı yapıldığı için o alanı Hakkâri’nin büyük ihtiyaç duyduğu Adliye Sarayının yapılması için Adalet Bakanlığına devrettiler. Adliye Sarayının projesi hazırlandı ve ihalesi yapıldı. Günlerce inşaat temelinin kazı çalışmaları yapıldı. Ağaçlar bahçenin dışında olduğu için ilk etapta zarar görmediler.
Ağaçların bugün yarın yerlerinden sökülerek uygun alanlara, bahçelere ve parklar ile yol refüjlerine dikileceğini umduk. Gerek valilik gerek belediye gerek adliye gerek orman idaresinin buna el atacaklarını ve ağaçları kurtaracaklarını umduk.
Heyhat!
Bir sabah gördük ki tüm ağaçlar yerlerinde yok ve hepsi kesilmiş. 20-25 yıllık emek sabırsızlığımız ve biraz da duyarsızlığımız ve tembelliğimiz yüzünden odun olarak kalorifer kazanlarında yakılmak üzere işçiler tarafından motorlarla kesilmişti. Anlayacağınız 25 yıllık emek ve o güzelim ağaçlar bir iki saat içerisinde odun olarak hazırlanmıştı.
Halbuki koca vinç oradaydı. Ağaç kökleri sulanıp toprak yumuşayınca bunlar pekâlâ vinç yardımıyla köklerinden sökülür ve başka yerlere götürülerek dikilebilirdi. 20-25 yılda büyüyen, bakılan ve emek sarf edilen o güzelim ağaçlar için kısa yolu bulmuş nihayetinde bir veya iki güne sığacak bu çalışmayı ve emeği iki üç saat gibi kısa bir zamana indirgeyerek keserek çözüm yolunu bulmuştuk!
Yazık!
Oysa ki bunlar kurtarılabilir, yeni yerlerinde hem görüntü olarak ve hem de temizleyeceği hava ve gölgesinde oturacak yüzlerce insana ev sahipliği yapabilecekti.
Biz ne yapıyoruz?
Kesip kısa yoldan sorunu aklımızca çözüyoruz.
Kim ve kimler sebebiyet vermişse vicdanları sızlamalı...!