Evet bir gece ansızın geldi.

Ve kâbusumuz oldu.

Hayatımız alt üst oldu.

Hem insanımız, canlarımız gitti.

Hem de ekonomik kaynaklarımız heba oldu (fabrika ve üretim tesisleri ticari işletmelerimiz).

Deprem geldi işte.

Bizim başka ülkelere yaptığımız tehditvari sözlere inat bizi derinden vuran deprem bir gece ansızın geldi ve ülke olarak yıkıldık.

Depremden önce bizim tehdit ettiğimiz ülke olan Yunanistan ilk başta yardıma koşan ülke oldu.

Ve Avrupa ülkelerindeki bazı ülkelere inat bizi her yönden destekleyecek beyanlarda bulunarak ayrıca fiili olarak da yardımda da bulunup yardım ekibi gönderdiler.

Bu yüzden biz gerek kendi ülkemiz insanı ve başka ülkelerle her zaman dost olmayı savaşarak insan öldürmeyi değil de sürekli dost ve barış içinde kalarak insanları ve insanlığı yaşatmalıyız.

Öyle ki şu son deprem olayında olduğu gibi devlet işte yukarıda da değindiğim gibi insanımızı yaşatmak için çalışmalı, insanın en temel yaşam ihtiyacı olan barınma için ev hususunda depreme dayanıklı bina yapmayı titizlikle uygulayacak yasaları uygulamalıydı.

Fakat göründüğü kadarı ile devletimiz, hükümetimiz 1999 yılından bugüne kadar hiçbir olumlu çalışma yapmadığı gibi 1999 yılında çıkarılan deprem vergisi olarak anılan ve depremde yaşanacak sıkıntıların giderilmesi için çıkarılan iletişim vergisini paralarını çarçur ederek vatandaşımızı mağdur ettiler.

İşte bir gece ansızın gelen deprem bizi şok etti ve iki gün boyunca hükümet atıl kaldı.

AFAD’I, Kızılay’ı ile depremin yaşandığı 6 ve 7 Şubat günlerinde ortada yoktular.

Ve vatandaş adeta kaderi ile adeta baş başa bırakıldı.

Kendi işini ilkel şartlarla kendisi görmeye başlayarak adeta elleriyle çocuklarını, anne ve babalarını çöken binaların altından çıkarmaya çalıştı.

İki gün boyunca Kızılay ve AFAD bir çorba dağıtmadılar, bir çadır kuramadılar.

Velhasıl Bir Gece Ansızın gelen depremde güya hazır halde olan devletin kurumları adeta iş göremez deprem yaşanan illerde vatandaşın elini tutamaz hale geldiler.

Hala başta Hatay olmak üzere Adıyaman Maraş ve diğer illerde enkaz altında çıkarılmayı bekleyen binlerce vatandaşımızın olması hükümetin inşaat konusunda yapılan hatalardan ders alınmadığı, gibi 2003 yılından 2018 yılına kadar toplam 7 defa imar affı çıkarılarak yapılan binlerce çürük bina için af çıkarılması nedeniyle yaşanan acı bilanço maalesef ortada. 

Basından ve kamuoyundan edindiğim bilgilere göre koordinasyonsuzluk hala devam ediyor.

Her elini kolunu sallayana müteahhitlik belgesini verildiğini, (Tüm Avrupa ülkelerinde toplam 25 bin müteahhit belgesine haiz işletme varken ülkemizde bu sayının 450 bin olması yaşanan trajedinin boyutu ortaya çıkmıyor mu?) son derece sıkı bir denetlemeye tabi olması gereken bina yapım işini deprem ülkesi olan memleketimizde fazla önemsenmediği hususu apaçık ortada olduğu gerçeği bizi üzmektedir.

İşte bir gece ansızın gelen deprem bizi acı gerçek ile yüz yüze bıraktı.

Ölen insanlarımız bir daha geriye gelmeyecek, yaralanan ve sakat kalan vatandaşlarımızda bir daha eski yaşantılarına dönemeyecekler, ötesinde 15 milyonluk devasa bir bölgede bozulan ekonomik durumumuz ülkenin ve insanlarımızın ülkemizin yüzüncü kuruluş yıl dönümünde bizi zor günlerin beklediğini ifade etmeliyim.

İkinci husus ise yaşanan deprem dolayısıyla üniversitelerde yeniden uzaktan eğitim kararı verildi. 

Niçin? Neden?

Lütfen deprem olan bölgelerdeki öğrencileri diğer illere gönderin ve ülkemizin kalan 71 ilinde üniversitelerde eğitimi yeniden başlatın. Zira pandemide yaşanan eğitim sıkıntısı bu yarıyıl tekrar yaşanmasın, öğrenciler eğitimsiz kalmasın.

Çünkü eğitimsiz kalan bir ulusun hayat damarlarının kuruduğu ve gerileme yaşaması kaçınılmazdır. 
Tekrar hepimize geçmiş olsun, insanlarımızın başı sağ olsun Yüce Rabbim bizi bir daha böylesi acı olayları yaşatmasın.