Aşireti insanlık, kıblesi hak yolu umudu bu kentin esmer yüzlü çocuklarının gülüşlerinde saklı olan güzel bir değerini daha kaybetti Hakkari…. Güzel ve süslü cümlelerin hiçbiri ondaki insani duyguları açıklamaya yetmeyecek biliyorum. Memleketin her sokağında her mahallesinde gülüşleriyle inşa ettiği koca bir kentin fenomeni olmak ve o şehirde herkesin gülüşlerine ortak olmak özellikle çocukların duasında olmak zordur. Melhem bunu başarmıştı kendine has uslubuyla yaptığı espriler söylediği uzun havalar ve kendi nağmeleriyle bestelediği şarkılar. Yediden yetmişe herkesle anısı olan albümlerin en güzel yerinde resimleri bulunan kartpostallık bir şahsiyetti…  O küçücük dünyasına kocaman bir yeryüzü çizmişti. Sabah uyanır uyanmaz soluğu şehrin merkezinde alan esnafla işçiyle öğrenciyle garibanla çocukla gününü geçiren Melhem’den bir tek Allah’ın kulu şikayetçi değildi. 
Seninle aynı kentin insanı olmaktan onur duyduğumu belirtmek isterim. Bir tarafı deli dolu öbür yanı cehennem ateşi kadar sert ve sıcaktı. Gülmek belki en çok sana yakışırdı. Uzun yolculukların bir garip yolcusu gibiydi. Dengbejlerin inleyen nağmelerinde muhabbet ortağı, kah gülen kah güldüren kah ağlatan bir derviş misali gönüllerde iz bırakıp gitti MELHEM…
Kendi dünyasına kurduğu hayat mücadelesiyle onu tanıyan herkese aslında yaşamanın ne kadar güzel olduğunu sadece tebessümüyle bile anlatıyordu. 
Ömür dediğin nedir ki, yarım kalan bir yol hikâyesi..
Bazen çılgınlar gibi bağırmak isterdi.
İnsanoğluna söyleyemediklerini gökyüzünü yırtarcısına haykırmak isterdi ama susardı. Belli ki onu en güzel kendine has tarzıyla söylediği şarkılar anlatırdı. 
Şimdi onu şiire döksem biliyorum ki hiç bir şairin şiire dökemeyeceği kadar masum biriydi. 
Gözleri bir çok şeyi anlatmak isterdi. İşte o zaman hepimizi karanlığına gömerdi. Masum bir çocuk gibiydi kötülükten uzak sade bir yaşam hikayesi vardı…
Hoşçakal şehrimin neşe kaynağı. 
Hoşçakal adına meçzup denilip hepimizi hüzne boğan yiğit insan. 
Bu kent seni asla unutmayacak….
Şimdi bende öldüm biliyormusun?
Hani herkes ağıt yakıp gözyaşlarına boğulurken bende öldüm.
Görüyorum şimdi hepinizi pencereye yansıyan gölgelerinizden,
Kiminiz gülecek,
Kiminiz konuşacak,
Kiminiz üzülecek,
Kiminiz sessiz,
Kiminiz yorgun,
Ama ben yine gülüşlerimi çizerek gideceğim...
Bir bebek ağlayacak ardımdan,
Gözyaşına boğacak belki hepinizi,
Ama uzun sürmeyecek çığlıkları,
Kucağına alacak annesi hıçkıra hıçkıra ağlayacak,
Sonra ardımdan büyüyecek o bebek,
Belki el bebek gül bebek büyümeyecek ama büyüyecek işte...
Adına sevdam dediğin gecesi gündüzünden, kışı yazından, ayazı sıcağından uzun olan bu şehrin kara toprağında kokunu serpeceğiz…
Hani demişsin ya ben bir gün ölürsem;
Yüreğime sevgi, gözlerime güneş, toprağıma çiçekler ekin rengarenk. Çocukların gülüşünü serpin cansız bedenim üstüne. Bir gün ölürsem bütün ağrılarımla bırakın bedenimi toprağa. Çevirip güneşe yüzümü, suyun ağladığı bir çeşme başında; sevgiden, düşten, şiirden,şarkıdan bir mezar yapın bana. Sorarlarsa beni size;
Rüzgar nasıl inlerse dalında ağaçların, nasıl çırpınırsa bir yıldız boşluğa düştüğünde. Bir duman gibi kaybolup gitti deyin. Bir gün ben ölürsem zalim Zap suyunun derin sularında yıkayın cansız bedenimi. Bir çiçeğin bir böceğin veya bir çocuğun gülüşüne katın beni...
Şimdi ben öldüm ya yıldızlara saklayın gözyaşlarımı en acılı halimle hatırlayın beni. Üzerime şiir serpin gözlerime yağmur. Sığındığım türkülerle gömün beni. Şimdi ışıkları söndürün vakit uyku vakti... HOŞÇAKAL HAKKARİ… HOŞÇAKAL HELEL VADİSİ…