Değerli okurlar, uzun zamandır yazı yazmıyorum. Aslında çoğu gazetecinin yazmak isteyip de yazmaması gibi.. 

Benim de yazı yazmama nedenim öyle bir şey. 

Yıllar önce Hakkari Üniversitesi’nin heyelanlı çukur bir bölgeye değil, şehrin de o tarafa doğru gelişebileceği bir yerde kurulması gerektiğini yazdım. Eğitimde son sıralarda yer almamızın bir kader olmadığını, her şeyin insanda bittiğini söyledim. İlimizde üretime dayalı tarım ve hayvancılığın teşvik edilmesi gerektiğini, insanımıza önce iş ve aş sahalarının açılması gerektiği v.b. yazıları yazıp durdum. Geldiğimiz noktada yazdıklarımızın kağıt üzerinde kaldığını, değişen hiç bir şeyin olmadığını görüyorum.

Doğru bir şeyler yazarken karşılığını almadığın zaman insanın şevki kırılıyor. Adeta hayata küsüp kabuğuna çekiliyorsun.

Gazetecilik mesleğinde her ne kadar bir köşeye çekilsen de damarına bir şey dokunduğu zaman kabuğundan çıkıverirsin. Ters giden bir şeyleri yazmak istersin yeniden..

Sizlerin de bildiği gibi Hakkari’de gösteri ve yürüyüşler uzun yıllardır geçici olarak yasaklanmaktadır.

15 günlük yasak kararı günü dolmadan Hakkari Valiliği tarafından, tekrar tekrar yasak kararı alınıyor ve bu yıllardır devam ediyor.

Buraya kadar her şey güzel. Ülkemizin her köşesinde yaşayan vatandaşın güvenliği her şeyden önce gelir. Valiliğin aldığı karara saygı duymak lazım. Bildikleri bir şey vardır mutlaka.

Peki bu festivaller neyin nesi. Yasaklı şehirde festival olur mu? Dağlarda festivaller düzenlemek güvenli de şehirler güvensiz mi?

Hakkari Valiliği ve Yüksekova Belediyesi’ne Cilo Doğa Festivali, Çukurca Kaymakamlığı ve Belediyesine Foto Safari Festivali serbest de vatandaşa niye yasak olsun?  Dağlarıyla ovalarıyla şehir bir bütün değil mi? Bu bütünlük içerisinde hukuk, değişik yer veya farklı insanlar için ayrı ayrı uygulanabilir mi?

Konser düzenlemek isteyen organizatörlere niye yasak bu şehir?

Her şeyi bir tarafa bırakacak olursak, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik sıkıntı, hayat pahalılığı her bir vatandaşı derinden etkilerken bu masrafa gerek var mıydı?

Bir ailenin Çukurca’ya gidiş-geliş maliyetini herkes bilir. Depin polis noktasına kadar bir aracın benzin maliyetini hesaba katarsak Cilo Dağına kadar ki maliyeti sizler düşünün..

Sadece bu kadarı da olsa iyi. Organizasyonda kullanılan malzeme, ağırlama, reklam-tanıtım ve konaklama giderleri ne kadar tutar?

Festivallere gelen müzisyenler her halde bedavaya gelmez diye düşünüyorum. Bir vatandaş olarak bu festivallere harcanan parayı merak ediyorum.

Peki bu festivalde kim eğlendi? Durumu iyi olan zenginlerin dışında kim Cilolara çıkabildi? Depine yüzmeye gidemeyen bir gariban Cilo Dağı’na gidebildi mi?

Dağda festival düzenlediniz, bari konseri şehir merkezinde verseydiniz de birkaç gariban kulağının pasını o muhteşem sesli Murat Kekili ve Aydın Aydın’ın şarkılarıyla temizleyebilseydi.

Sayın başkan Abdulmuttalip Özbek, sizin söyleyeceğiniz bir sözünüz yok mu. Ak Parti il başkanlığı binasında bulunduğunuz süre içinde sizlere iş ve aş talebinde bulunan yüzlerce insanın başvurduğunu biliyorum. İnsanlarla ilgilendiğinizi de biliyorum. Sık sık gezdiğiniz yerlerde vatandaşların ekonomik sıkıntılar içinde olduğunu mutlaka hissediyorsunuzdur. Belediyelerin festival v.b. gibi masraflı işlere para harcaması her halde vatandaşın hoşuna gitmeyeceğini biliyorsunuzdur. Belediye başkanlarıyla istişare edip kaynakları daha verimli ve sağlıklı işlerde kullansalar daha doğru olmaz mı? 

İnsanların aş ve işe ihtiyacı var. Anne-babalar ekmek derdinde. Çocuklarını okutabilme derdinde. Tam da bu ortamda festivaller bizlere fayda sağlamaz. 

Sayın vali, ilimize atandığınız günden beri gittiğiniz her mahalle ve semte oyuncaklarla birlikte çocuklara bir de kitap dağıtıyorsunuz. Okumaya ne kadar önem verdiğinizi takdirle karşılıyoruz. Ancak kitabı alan çocuğun evinde mutlu olabilmesi için o ailenin de refah seviyesinin iyi olması gerekir ki okuduğu kitabı anlayabilsin.

Hakkari ilimiz yoksul bir şehir. Memur, güvenlik korucusu, birkaç maden sahası olmasa inanın bu kent fakirlikten kırılıp gidecek.

Keşke festivallere harcanan para birkaç ailenin evine aş olarak girebilseydi. Birkaç garibanın eğitim masrafına harcansaydı. Keşke ilimizde ilk kez 2018 yılında yapılan kitap fuarı tekrarlanabilseydi. Ben bile kırkından sonra ilk kez bir kitap fuarına gidip okumaya başladım. 

Eğitimde başarılı olmak isteyeceğiz ama onun koşularını sağlamayacağız. Ekonomik sıkıntıdan kurtulmak için biraz daha sabır diyeceğiz ama israf edip paraları boş projelere harcayacağız. Böyle bir dünya ne yazık ki yok.

Garip ve fakir bir şehirde yaşıyoruz. Dağın başına çıkan Kekili, ‘Bu akşam ölürüm’ demiş, Aydın, ‘Kuzuların Sesi Meee’ demiş. Çukurca’ya giden zengin foto safariciler tarlada çalışan çiftçinin başından ayağına kadar inen teri çekmişse bundan garibana ne..

Hakkari’nin her mahalle ve sokağında yaşayan vatandaş önce mutlu olacak ki sonra hep birlikte mutlu olabilelim.

‘Festivallerle ilimizi tanıtıyoruz. İnsanlar buraları görsün, şehrimize turist gelsin’ diyorsanız, ne yazık ki yasaklı şehre ne yabancı ne de yerli turist gelmez.

Bu şehir için söylenecek çok şey var ama gazeteciliğe yıllarını vermiş usta, duayen ve yılların gazetecisi meslektaşlarımızın artık söz almasını bekliyorum