Türkiye’mizde askeri birimler ve üniversiteler bacasız fabrikalar olarak adlandırılır. Bu askeri birim tugay ve üstü ise daha çok kazanç kapısı olur o yöre halkı için. Bunun arkasında üniversiteler gelir.
Hakkâri iki devlete sınırı olan ve Türkiye’mizin en uç noktasında yer alan ve tek yoldan girilip tek yoldan çıkılan tek ili konumunda. Daha önce askeri birlik olarak alay var iken 1986 yılında artan terör ve güvenlik sebebiyle tugay kurulmasına karar verilmiş ve Otluca köyümüze askeri tugay kurulmuştur. Malumunuz askeri tugay birlikleri 3000-5000 askeri bağrında barındırmaktadır.
Kurulduğu 1986 yılında Otluca köy sakinleri arsa ve arazileri uygun fiyata satıldığı için sevinmiş akabinde Hakkâri halkı bu askeri birlikten askeriye ile iş yapan müteahhitler dışında kimse yararlanamamış, kimse para kazanamamış ve kimse fayda görmemiştir.
Halbuki bu sayıdaki askerlerin hafta sonları şehir merkezine inip oradaki esnaflardan alışveriş yapmaları sağlansaydı berberinden lokantasına, pastanesinde giyim mağazasına, tuhafiyesinden kahvehanesine, hamamından manavına kadar tüm esnaf kesimi yararlanır, ticaret canlanır ve hayat şartları çok daha güzel olurdu.
O yıllar terör ve asayişten dolayı çarşı izinlerini kullanamayan veya çarşıya inmeleri yasaklanan askerler tugay içinde açılan bir iki mağaza ve yer ile alışverişini yaparlarken şehir merkezindeki esnaf bu süre içerisinde tabiri caizse sinek avlıyordu.
Aradan geçen kırka yakın yıla ve anarşik ve terörle ilgili hiçbir olay olmamasına rağmen bu yasak veya askerin çarşıya inmemesi devam etmiş ve esnaf ile tüccarlarımızın bunlardan yararlanması bir nevi engellenmiştir.
Bugün Hakkâri kadar bir yer olan Burdur ilimizin esnaf ve tüccarlarının gelirlerinin ve kazançlarının önemli bölümü burada kurulmuş tugaydan çok daha küçük olan askeri alay ve birliklerinden oluşmaktadır.
Buradan Valimiz Sayın Ali Çelik ile Tugay Komutanımız Tuğgeneral Ufuk Hilmi Orhan’dan askerlerin çarşıya inmelerinin sağlanmasını ve buradaki esnaflara hafta sonu bile olsa bir nefes aldırmaları hususunda gerekli desteklerini bekliyoruz.
Bir diğer husus üniversitemizdir. Malumları 2008 yılında her İl’e bir üniversite çalışmalarını başlatan Erdoğan hükümetlerinin bu kararı ilimizde de büyük sevinçle karşılanmış ve çok olumlu bulunmuştur. Ne de olsa çıkmaz sokak durumundaki bu yerimiz dışarıdan gelen öğrenci sayılarıyla bir coşku yakalayacak gerek ekonomik ve gerekse kültürel ve ilin tanıtımı açısından büyük başarılar kazanacaktı. İş istihdamı da bunun cabası.
Biz ne yaptık? Dört elle sarılıp büyük bir coşku ile sahip çıkacağımıza öncelikle benim yerim, benim arsam deyip üniversitemizi maalesef hiç olmayacak yere kurduk. Aradan geçen 17 yıla rağmen doğru dürüst rektörlük binası, amfi, derslikler ve öğretim görevlilerinin odalarını bitiremedik. Bizimle aynı yıl kurulan Şırnak, Ağrı ve Muş gibi illerdeki üniversiteler tam tekmil eğitim faaliyetlerine başlamış ve çeşitli başarılar elde etmeye çalışırlarken bizler halen yerin sıkıntısı ve bitmeyen inşaatlar derdindeyiz. Bugün rektörlüğü üniversitenin dışında olan tek üniversiteyiz diyebilirim.
Gelen öğrencilere sahip çıkıp onları memnun ve üniversitemizin daha fazla öğrenci alması için çabalayacağımıza onları yolunacak kaz ve pahalı fiyatlarımızla ilimizden, üniversitemizden başka üniversitelere nakil aldırmalarına sebep olduk. Bunda kiralar ve hayat ile fiyatların aşırı pahalı oluşunun çok büyük etkisi oldu, oluyor. Öğrencilere has ve onların bütçelerine uygun yerler kurmadık, kuramadık. Bir öğrenci çorba salonu, bir öğrenci kahvesi, bir öğrenci mağazası sanırım fazla bir şey olmasa gerek.
Sadece geçen yıl üniversitemize kayıtlı olup başka illerdeki üniversitelere geçiş yapan 200 öğrenci oldu. Ve dışarıdan üniversitemize 20 öğrenci başka üniversitelerden kayıtlarını alarak buraya geldiler.
Her sene verilen bu açık üniversiteye olduğu kadar ilimize de büyük kayıplar verdirmektedir.
Üniversite sadece rektörün yönettiği ve idare ettiği yerden ziyade Hakkâri gibi yerlerde herkesin ilgilenmesi, sahip çıkılması gereken hayati bir kurumdur. Eğitimdir, kültürdür, aydınlıktır, aştır, iştir, kalkınmışlıktır, tanınmışlıktır ve gelecektir. Böyle hayati şeyleri bağrında barındıran bir kuruma sahip çıkmamak, önemsememek, tüm yükü rektörlüğe yıkmak, sorumluluk almamak bizden sonraki nesillere ihanettir, kötülüktür ve yapılacak en büyük zulümdür.
Ne yapılabilir? Halk ve sivil toplum örgütler, esnaf dernekleri, ticaret odaları ve siyasi parti başkan ve yönetimleri, yerel basın temsilcileri Hakkâri üniversite rektörlüğü ile el birliği içerisinde bunun üzerinde durmalı ve hiç kimse bu hususta kayıtsız kalmamalıdır. Zenginlerimiz bir iki fakülte binasını veya rektörün uygun gördüğü yapıları adlarını yaşatmak babında yapıp gelecek kuşaklara bırakmalı ve destek sunabilirler. Bunun haricinde öğrenci velileri ve halkın duyarlı kesimi “Hakkâri Üniversitesi Yaşatma ve Dayanışma Derneği” adı altında pekâlâ bir dernek kurabilir ve buna önayak olabilirler. Gerekirse reklam ve tanıtımlarla bu iş organize edilmelidir. Bu iş sadece üniversite rektörlüğüne bırakılmamalı ve ilin en yüksek amiri Vali başkanlığında komisyonlar kurulmalıdır.
Şu an için bir lise kadar (1364 öğrenci) müracaatı ve kaydı yapılan üniversitemizde bu sayı 5000 ve hatta 10.000’lere çıktığı gün Hakkâri’nin ekonomik olarak, kültürel olarak ve siyasi olarak çehresi değişecek ve artı girdilerle buradaki halk ve tüm kesimler kazanacaktır. Gelen öğrenci sayısına paralel olarak eğitim görevlisi, akademisyen, araştırmacı, doçent ve profesör sayısında da artış olacağı için çok farklı etkinlik ve kazanımlar olacaktır.
Başarılı çalışmalarını gözlemlediğimiz Sayın Valimiz Ali Çelik’in bu konuya sessiz kalamayacağı ve olmadığını biliyoruz. Görev süresi boyunca bu konuda yapacağı her çalışmayı ve atacağı her adımı destekleyeceğiz. Valimizin üstün gayret ve Üniversite Rektörümüzün fedakârlık ve çabalarına Hakkâri halkı olarak bizde destek verirsek yarın evlatlarımıza çok farklı bir Hakkâri bırakmış olacağız.
Hakkâri’nin kurtuluşunun bunlarla gerçekleşeceğini ümit etmekteyim.
Ne dersiniz? Bu çağrıma destek olur musunuz?