Hikayeye göre: Adamın biri gelişigüzel bir köye gider. Aylardan sonbahar ve kış gelmek üzeredir.
Köylüler yabancı adamın etrafında toplanmış kimsin, necisin şeklinde sorguya tutarlar.
Adam, köy köy gezip kimin ne sorunu varsa çözüyorum şeklinde cevap verir. Şimdi söyleyin bakayım; Sizin veya köyünüzün bir sorunu var mı?
Köylüler; Evet bir sıkıntımız var. Kışın köyümüzün bir bölümüne şu gördüğün yüksek dağdan dolayı güneş vurmuyor. Bu sorunumuzu çözebilir misin? Şeklinde istekte bulunurlar.
Yabancı adam; Dert ettiğiniz şeye bakın! Bu da bir şey mi, tabi ki çözerim demiş.
Köylüler; Nasıl çözeceksin?
Orası kolay da, benim bir şartım var. Malum şuan dağın tepesini kar tutmuş ileriki günlerde daha da tutacak. Sizlerden zaman istiyorum. Yaz ayını beklemeliyiz. Bu süre zarfında beni ağırlayıp misafir kabul etmenizi istiyorum.
Köylüler yabancı adamın talebini kabul etmiş. Günlerce, aylarca bu adamı misafir etmiş bir güzel yedirmiş, içirmişler.
Derken, ilkbahar kendini göstermiş. Adamı köy içinde aramaya başlamışlar. Ev ev dolaşırken adamı bulamamışlar. Dün bu evde misafirdi, bugün şu evdedir diyerek bütün köyü taramışlar fakat adamı bir türlü bulamamışlar. Köylülerin saflığı hala devam ediyormuş. 'Canım karlar daha yeni yeni eridi. Adam belli ki dağın başını incelemeye çıkmıştır' deyip bir kaç gün daha beklemişler.
Neyse ki, içlerinden birinin aklı o anda çalışıvermiş. Kandırıldıklarını köy sakinlerine anlatmış, anlatmasına ama iş işten çoktan geçmiş.
Değerli okurlar, yukarıda anlattığım hikayenin ne kadar doğru olup olmadığı tartışıla dursun bildiğim bir şey var o da günümüzde de akıl dışı istek ve işlerin yapılıyor olması.
Hakkari'nin il olmasıyla birlikte bugüne kadar ilimize sayısız vali atanmıştır.
Kimileri halkın günlünde taht kurmuş, kimileri çok önemli projelere imza atmış, kimileri de Hakkari'de herhangi bir okula sadece adını verdirip gitmiştir.
Yaşım itibariyle gördüğüm tanıdığım kadarıyla en özel işlere imza atan Vali Ayhan Nasuhbeyoğlu'dur. Hakkari'deki köyleri tarım ve hayvancılıkla canlandırmış. Çığ tünelleri projelerini hayata geçirmiş, Hakkari-Van alternatif yolunu başlatmış ancak gittikten sonra bu projesi rafa kaldırılmıştır. Değişik yerleri sürekli gezen, köylere hayat veren, yaylada kıl çadırda yöre halkıyla sohbet edip sorun ve sıkıntıları dinliyordu.
Bir çok köyde daha önce hiç ekilmeyen ürünlerin tüketiciyle buluşmasını sağlamıştır. Sonbaharda köylülerin ektiği ürünler için pazar kurup adeta çiftçinin rekabet ve daha çok ürün elde etme gayreti içinde olmasını sağlamış başarılı çiftçileri ödüllendirmiştir. Özellikle kadın çiftçileri çeşitli teşviklerle desteklemiştir. Daha önce Hakkari'de hiç ekilmeyen karpuz onun döneminde toprakla buluşmuştur. Hala bahçelerimizde elma, armutlar v.b. meyveleri yiyebiliyorsak onun sayesindedir diyebilirim.
Bir çoğumuz karpuz ne ki, Sümbül Dağı’na teleferik yapılsaydı daha iyi olmazmıydı diyebilir. Lakin hangi birimiz sebze meyve mevsiminin olduğu bu günlerde gönül rahatlığıyla poşetini doldurabiliyor? Demek ki, mesele önce karnın tok olacak sonra diğer işler meselesidir. Toprakla uğraşan tarım yapsın. Hatta gönül rahatlığıyla modernleşerek yapacak ki nesilden nesile gelişerek devam etsin. Herkes uzmanı olduğu alanda bir sistem içinde çalışmalıdır.
Hiç bir bürokrat başkalarıyla kıyaslamayı istemez. Hele valiler hiç istemez diye düşünüyorum. Her yiğidin kendine göre bir yoğurt yiyişi vardır. Burada bu vali iyi bu değil derdinde değilim. Fakat doğru olana doğru demek zorundayım. Zaman zaten herkesin hakkını verir. Ne yaparsan onunla anılırsın misali..
Demek istediğim şudur değerli Hakkarililer; Böylesi bir coğrafyada ilimize üzgün yapılabilecek doğru şeylerin yapılması gerekiyor. Hayali, sonra zarar edecek işler, süslü lambalarla bir kenti canlandıramazsınız. Bir kaç yıl önce kente yeni su hattı için borular düşenmiş ama içinde su yok. Koskoca Hakkari merkezini gezin, elinizi yüzünüzü yıkayabilecek tek bir çeşme bulamazsınız.
Merga Bütan Kayak Merkezi'ne lüks bir otel yapımına başlayacaksınız ama hemen aşağısında bulunan insanların içecek ve ekinini sulayacak suyu olmayacak. Bir kentin en önemli hayat damarı su ve ulaşımdır. Bunları sağlamadan bir kenti mutlu edemezsiniz.
Dağlık bir coğrafyada yaşıyoruz ama çok güzel yaylalarımız var. Bunların bir çoğunun yol surunu hala devam ediyor. Yüksekova'da tarım ve büyükbaş hayvan yetiştiriciliği yapılıyor lakin bu çok daha üst düzeye çıkarılabilir. İlimiz ve diğer ilçelerinde küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinin genişlemesi gerekiyor. Tarım ve hayvancılığın yeniden canlanması en acil durumdur.
Hayat pahalılığının en önemli sebebi üretim azlığıdır. Çiftçi, köylü bolca üretecek ki insanlar ucuz alabilsin. Arap ülkelerinde benzin nasıl ucuzsa bizde de buğdayın, etin, suyun ucuz olması gerekmez mi? Son zamanlarda yer üstü kaynakları en az yer altı kaynaklar kadar değerli olmuştur.
Ülkenin hemen hemen her bölgesi suyuyla, ovalarıyla üretime müsait olmasına rağmen ne yazık ki yeterince değerlendirmeyip ve hayat pahalılığından yakınır duruyoruz. Yanlış işlere yatırım yapılmış bunun bedelini şimdi hep birlikte ödüyoruz.
Valilerden, buraları nasıl düz ovaya çevirebiliriz. Şehrimizde çok fazla dağ var Ankara'ya söyleyin de bunları delelim gibi isteklerde bulunamayız. İlimizin coğrafyası budur ona göre projeler istemeliyiz. Hakkari'ye yeni iş sahaları, yol, su, tarım ve hayvancılık gibi projelere ihtiyaç var. Hakkari'nin daha çok okula, eğitim kurslarına ihtiyacı var. Sağlık konusunda daha çok doktor ve ekipmana ihtiyaç var. Kışın güneşi engelleyen Sümbül Dağı yazın da su ve serinlik veriyor. Doğayla iç içe yaşamalıyız. Her mevsimin kendine göre ayrı bir güzelliği vardır. Yeter ki, festival adı altında buzulların üstünde mangal yakmayalım.
İnsan doğayla güzel. Dağlar, ovalar hiç boşuna yaratılmamıştır. Yüce yaratan o karı, yağmuru yağdırıyorsa onca kirlilik içerisinde insanoğlu dışındaki mahlukatın hatırınadır belki..
Hakkari'yi en iyi tanıyan, sorunları en iyi bilen burada yaşayan vatandaşlardır. Sivil toplum kuruluşlarıdır, esnaftır, öğretmen-öğrencidir, sağlıkçılardır, ev kadınlarıdır, gazetecilerdir. Yalakalık yapan, seher vakti, o ağlattı, bu güldü, giden kötüydü, gelen iyi gibi söylemlerde bulunan kişileri bu işin dışında tutuyorum tabi..
Vali tek başına bir kenti ayağa kaldıramaz. O kentin insanları da iyi niyetli olacak. Sonra, daha yabancısı olduğu bir şehri önce tanıması gerekmez mi? Karşılıklı fikir alışverişi içerisinde hep birlikte doğru ve zamanında güzel işler yapılması için aracılık etmeliyiz. Bir valinin yarıda kalmış hayati önemdeki bir projesini yeni gelen valiyle tamamlamasını sağlamalıyız.
Ben şahsen hiç bir valinin kötü niyetli olduğunu düşünmüyorum. Lakin akıl akıldan üstündür. Onun içindir ki, Hakkari'ye yapılacak yatırımlar sağlam olsun, ileriye dönük olsun, herkesi memnun edecek projeler olsun, uzun sürüyorsa da bırakın sürsün..