Ancak bölge halkı için bu yolun adı onca ölüm ve kazadan dolayı çoktan konmuş durumda:
‘Ölüm Yolu’.
Peki bu isim kader mi yoksa ihmalin sonucu mu?
Hakkari’nin sarp coğrafyasında yollar yalnızca mesafeleri değil, hayatla ölüm arasındaki çizgiyi de belirliyor.
Sere Solan Yolu bunun en çarpıcı örneklerinden biri.
Resmi tabelalarda böyle bir ifade yer almazsa da halk arasında bu yol uzun zamandır ‘ Ölüm Yolu’ olarak adlandırılıyor. Birçok yaralanmalı- maddi hasarlı ve ölümlü kazalara yol açtığı gibi son zamanlarda intihar vakaları ile gündeme gelmesi bu yola bu ismi bırakmaya neden oldu.
Bu tanım bir abartı değil; yılların birikimi.
Dar virajlar, korumasız uçurumlar, kış aylarında buzlanma ve yoğun kar, yağmurlu günlerde ise taş düşmeleri, yığınla heyelan, kısmi çökmelerle adeta bir tuzağa dönüşüyor.
İşte bu yüzdendir ya adı Sere Solan Ölüm Yolu…
Bunun en acı örneğini geçtiğimiz gün genç bir kardeşimizin ölümüyle yeniden acıyı derinden yaşadık. Gencecik daha ömrünün baharında olan bir kardeşimizi, evladımızı kaybettik. Daha kaç insanımızın burada can vermesine seyirci kalacağız.
Bu alan, ölümlere davetiye çıkaran bir yer. Ve burada yapılması gereken en önemli iş bir an önce bu mevkii de önlemlerin alınması, gerekirse başka alternatiflerin değerlendirilmesi zorunlu hale gelmiştir. Yıllardır milyonlarca paranın harcandığı alanda bir tünel yapılması artık elzemdir.
Şehrin tek giriş ve çıkış yolu olan güzergahta günde yüzlerce araç geçişi oluyor.
Bu yolu; öğrenciler okula ulaşmak için, hastalar hastaneye gitmek için, köylüler günlük ihtiyaçlarını karşılamak için, şehirlerarası yolculuk yapanlar için mecburidir.
Yani mesele bir tercih değil, bir zorunluluk. Her kazanın ardından ‘ İnceleme başlatıldı’ cümlesi duyuluyor. Kısa süreli tepkiler, birkaç gün süren haberler… Sonra yine sessizlik. Ta ki başka kaza yaşanana kadar. Oysa asıl sorgulanması gereken bir yolun halk dilinde ‘ Ölüm’ ile yan yana anılmasının nasıl kanıksandığıdır.
Gelişen teknoloji, mühendislik imkânları ve kamu kaynakları düşünüldüğünde, bu tablo kaçınılmaz değildir. Sorun coğrafyanın zorluğu değil; yıllardır ertelenen yatırımlar ve yetersiz önlemlerdir. Yanlış tercihlerdir.
Sere Solan Yolu, yalnızca bir ulaşım hattı değil; aynı zamanda bölgedeki ihmallerin sembolüdür. Bir yolun adı halk arasında ‘Ölüm’le anılıyorsa burada bir doğa gerçeğinden değil, bir ihmalden söz etmek gerekir.
Bu yol kader olmamalı. Çünkü hiçbir vatandaş evine, işine, okuluna ya da başka her ne sebeple olursa olsun gideceği yere ulaşmak için hayatını riske atmak zorunda kalmamalı.
Artık canlarımızı yitirmek istemiyoruz. Biran önce ilgili kurumlar bu yola bir çözüm bulmalı ve insanların yaşamını yitirmesine seyirci kalmamalı.
“Medeniyet, yollarla şehre girer.”
