HAKKARİ – Yüksekova’nın Bostancı köyünde yaşayan kadınlar, yıllardır her gün 10 kilometrelik tozlu yolları aşarak yaylaya ulaşıyor, koyun ve keçilerini sağarak geçimlerini sağlıyor. Pikapların arkasında başlayan bu yolculuk, sadece bir iş değil; nesilden nesile aktarılan bir yaşam biçimi.
Kamışlı köyünde yaşayan berivanlar, sabahın ilk ışıklarıyla ev işlerini tamamlayıp Bostancık yaylasına doğru yola çıkıyor. Bir saat süren zorlu yolculuğun ardından sağım alanına ulaşan kadınlar, öğle saatlerine kadar süt sağımı yapıyor. Ardından tekrar köylerine dönerek sütleri peynir, tereyağı ve yoğurda dönüştürüyor. Ancak bu emeğin ardında yaş, yorgunluk ve belirsiz bir gelecek var.
55 yaşındaki Gülizar Dede, 15 yıldır sıcak-soğuk demeden bu işe koyulduklarını anlatarak, “Bu işi yapmaya mecburuz. Yayla hayatı artık bizim bir parçamız. Sabah dokuz buçukta geliyoruz, iki buçukta geri dönüyoruz. Kızlarımız ve gelinlerimiz devam ederse ne mutlu. Ama kimseyi de zorlayamayız. Yapmazlarsa koyunları satarız,” diyor.
60 yaşındaki Cane Danış, yaylada günde en az dört saatini sağım işine ayırıyor. “Yapacak başka bir işimiz yok. Geçim çok zor. Hayvancılık tek dayanağımız,” diyerek, köy hayatının değişmeyen gerçeğine dikkat çekiyor.
Yeni kuşaktan 22 yaşındaki Hicran Danış ise annesinin rahatsızlanması nedeniyle onun yerine yaylaya geldiğini söylüyor: “Burası bizim köyün yaylası. Ailecek hepimiz buradayız. Annem, ablalarım, yengelerim… Hepimiz berivanlık yapıyoruz. Kışın ahırlarda, yazın yaylada bu işi sürdürüyoruz. Yol şartları çok kötü, araçlar da iyi değil. Eğer babam koyunları satmazsa, mecburen bu işi sürdüreceğim.”
Hayvancılığı bir miras olarak gören 46 yaşındaki Hurşit Dede, gençlerin çoğunun öğrenci olduğunu ve yaylaya gelmediklerini anlatıyor. “Tecrübeli olan yaşlılar geliyor. Yoğurt, peynir yapımını onlar daha iyi biliyor. Bu yüzden iş yine bizim üzerimizde kalıyor,” diyerek nesiller arası kopuşa işaret ediyor.
Yıllarını yaylalarda geçiren Makbule Özses ise annesinden devraldığı işi halen sürdürüyor. “Eskiden çadırda kalır, el işleri yapar, yaya çıkardık yaylaya. Şimdi işler biraz kolaylaştı. Ama su sorunumuz hâlâ büyük. Sağım alanında ne çadır var ne de koyunlar için su teknesi. Bu eksikler tamamlanırsa işimiz daha kolay olur.”
Yaylada kadınların karşılaştığı en büyük sorunlardan biri de su eksikliği. Hayvanların su ihtiyacını karşılamakta zorlanan berivanlar, yaylada sağım için bir çadır ve su tekneleri yapılmasını istiyor. Yıllardır bu işi büyük fedakârlıklarla sürdüren kadınlar, bu emeğin biraz olsun kolaylaştırılmasını talep ediyor.
Yaylada her yaş grubundan kadının ortaklaştığı bir endişe var: Bu işi sürdürecek kimse kalacak mı? Gençlerin farklı yönelimlere sahip olması, berivanlığın geleceğini belirsiz kılıyor. Kimisi bu emeği devralmaya hazır, kimisi ise mecbur kalmazsa yayla yollarına düşmeyi düşünmüyor.
Ancak bir gerçek var ki; Hakkari yaylalarında berivanlık sadece bir iş değil, aynı zamanda bir kültür, bir yaşam biçimi. Bu kültürün sürüp sürmeyeceğini ise zaman ve koşullar belirleyecek.