Ülkemizin en doğusunda yer alan Hakkari, ortalama yüksekliği 3000 metreyi aşan 30’dan fazla dağ silsilesi ile adeta “Dağların padişahı”…
Hakkari tabiatı, buzul gölleri, heybetli yüksek karlı dağları, serin ve sulu yaylaları, ihtişamlı vadileri, rengârenk çiçeklerle bezenmiş alpin çayırları, Ters Lale çiçeği, dağ keçileri, kınalı keklikler ve daha birçok güzelliği ile görülmeye değer bir serhat şehrimizdir.
Binlerce yıldan bu yana çeşitli kavimlerin yerleşim yeri olan Hakkari yöresi, tarih boyunca çeşitli medeniyetlere sahne olmuştur. Yapılan tarihî araştırmalara göre Hakkari’yi bir kent halinde ilk kuranlar Sümerlerin Hakar boyudur. Bölgeye adını veren “Hakar” aşireti bugün de varlığını sürdüren Pinyanişi oymağı ile Ertuşi oymağının birleşmesinden meydana gelmiş büyük bir boydur.
Hz. Ömer (r.a.)’in halifeliği sırasında İslâm orduları Hakkari ve çevresini fethetmişlerdir. Daha sonra çeşitli Türk beyliklerinin hâkimiyetinde kalan Hakkari, 1514 tarihinde Yavuz Sultan Selim’in Çaldıran zaferinden sonra Osmanlı hâkimiyetine girmiştir. Hakkari Beyliği, 17. ve 18. yüzyıllarda da varlığını korumuştur.
Birinci Dünya Savaşı sırasında Ruslar Hakkari’yi işgal ettiler (1915). Vali Haydar Bey komutasındaki Osmanlı ordusu ve mahallî milis kuvvetlerinin desteği ile 22 Nisan 1918’de ise Hakkari yeniden düşman işgalinden kurtarılmıştır.