Bir yerel seçimi daha geride bıraktık.

Öyle bir seçim yaşadık ki, seçim değil de sanki ülkenin geleceği söz konusu idi.

Fakat vatandaş ferasetli davrandı bu seçimin diğer seçimler gibi normal bir belediye seçimi olduğunu, ülkenin geleceğinin oylanmadığı ve demokrasinin kuralları gereğince herkesin baskı altında olmadan ve hile hurdanın yaşanmadığı, seçimden sonra hayatın normal akışı içinde seyreldiği bir seçim olduğunu hep beraber gördük ve yaşadık.

Bu kısa analiz ülkemizdeki seçimle ilgiliydi.

Şimdi bölgemizin genel bir analizini yapmak istiyorum.

Bilindiği gibi bölgemizde HDP’nin almış olduğu tüm büyükşehir, il ilçe ve beldelere hükümetçe mevcut belediye başkanlarına el çektirilerek kayyum atanmıştı.

Belediye kayyumlarına genellikle ilde ilin valisi veya vali muavinlerinden birisi, ilçelerde ise kaymakam atandı ve belediyeler böylece anti demokratik bir biçimde el değiştirilerek yeni başkanlar ile yönetilmeye başlandı.

Kayyum Belediye başkanlarının ilk icraatları, o ilin eksik olan altyapı, üst yapı ve çevre düzenlemeleri ile il ve ilçelerde eksik olan yeşil alanların yapımına girişildi.

Bu konuda belediye bütçelerinin yetersizliği ortada olmasına rağmen hükümetin verdiği sınırsız finansal destekle- ki bu destek belediye bütçesine borç mu yazıldı, yoksa hibe mi yapıldı bunu bilmiyoruz- tüm yerlerde büyük bir yeniden yapılanma ve altyapı ile üstyapı işleri kısa sürede yapıldı.

Bu tabii iktidar partisi AK Partinin bölgede belediyelerin gerçek bir belediyenin böyle olması gerektiği yönünde vatandaşa verdiği bir mesaj idi.

Gerçi devletin bir şehri, bir ilçeyi veya bir beldeyi imar etmesi yöre halkının yaşantısının aldığı, su ve diğer hizmetlerine göre durumu değerlendirip ona göre beş yılda bir sandığa gidip oy veriyordu, lakin bu defa kazın ayağı biraz değişikti.

İktidarın ülkemizin doğu ve güneydoğusunda yukarıda da değindiğim gibi demokrasi dışı bir uygulamayla yaptığı görev değişikliğinin ve göreve atadığı belediye başkanlarının yaptığı hizmete göre oy beklentisi ne kadar gerçekleştiği bu son seçimde ortaya çıktı.

Vatandaşa denildi ki;

‘’Yaptığımız antidemokratik bir uygulama olsa da sana güzel hizmetler yaptık, yol, su, altyapı ve çevre düzenlemesi yaptık, ülkenin diğer şehirleri gibi, yaşanabilir bir kent yarattık artık bize oy vermelisin’’.

Kapalı kapılar arkasında biz kazanmasak tekrar kayyum atayabiliriz demeyi de ihmal etmediler.

Buna rağmen gördük bu ülkede ister doğuda olsun, ister batıda olsun baskıcı bir sistemle ve demokrasi dışı tutumlarla yapılan her adım ve söylem vatandaşta karşılığını bulmamış, vatandaş demokratik hakkını en güzel şekilde kullanarak istediği partiye oy vermiştir.

Ak parti iktidarı 2000’li yıllarda kurulduğunda demokratik söylemlerle halkın gönlüne girmiş ve bugüne kadar 17 yıl aralıksız bir şekilde ülkeyi yönetmiştir.

Ak Parti, eğer ülkemizde demokrasinin gelişmesini, hak, hukuk ve adalet anlayışının yerleşmesini istiyorsa demokrasi dışı davranışları terk etmeli, fabrika ayarlarına geri dönmeli.