Hakkâri öyle bir kent ki, içinde hayvansal ve bitkisel birçok ürün yetişmesine rağmen denetimsizlikten bu ürünleri vatandaş pahalı yemek zorunda kalıyor.

Mesela Hakkâri küçük ve büyükbaş hayvan sayısı bakımından ülkemizde önemli bir yere sahip ve bu ürünleri doğal olarak yetiştiriyoruz.

Hayvan sayısı çok ama eti pahalı yiyoruz.

Edindiğim bilgilere göre il genelinde küpeli hayvan sayısı yaklaşık olarak küçükbaşta 900 bin adet,  büyükbaşta ise 35 bin adet kadardır. 

Etin kilogram fiyatı 40 Türk lirası civarında.

Böyle olmasına rağmen eti ülke fiyatlarının çok üzerinde bir fiyatla vatandaşa satılması hakkında Hakkâri Esnaf Odası Başkanı ve Belediye Başkanımız bu işe ne diyor.

Demek ki hayvan sayısı çoğalınca veya çok olunca fiyatı düşmüyor artıyormuş.

Ülke ve dünya iktisatçıları böyle ters bir orantılı işleme herhalde bir çözüm getirirler.

Öte yandan ildeki çiftçileri desteklemek, yeni ürün geliştirmek veya hayvansal, tarımsal ürünleri en doğal ve en ucuz bir şekilde tüketiciye sunmak için Hakkâri Tarım İl Müdürlüğünün gerek kendi bütçesinden gerekse İl Özel İdare Bütçesinden ildeki çiftçilere tarım destekli projeleri tam uyguluyor mu?

Uygulanabiliniyorsa doğru temelde uygulanabiliniyor mu?

Uygulanamıyorsa bunun sebepleri nedir buna engel olan yetkililer kim veya kimler?

Dediğim gibi kentte üretilen gıda ürünlerinin fiyatları tüketiciye ulaşıncaya kadar batı illerinden gelen sebze ve meyve ile aynı fiyatlar söz konusu oluyor.

Adana ve Antalya’dan yani 2 bin kilometreden getirilip satışa sunulan 1 kg. domatesin fiyatı ile Üzümcü ve Durankaya yani 30-40 km. uzaklıkta üretilip şehir merkezine getirilen domatesin fiyatı aynı.

Bu nasıl iş anlayabilmiş değilim.

Bu işleri kim denetliyor, serbest pazar deniliyor, lakin arz talep dengesi de denilen bir şey var ve uzak mesafe ile kısa mesafe arasındaki fiyat farkının olması gerekmez mi?

Şehir içi yollarımız su, kanalizasyon ve elektrik şebeke hatları için delik deşik edilmiş ve bir yıl sonra nihayet asfaltımız dökülmeye başlanmış.

Lakin asfalt dökülünce yollardaki tüm su ve kanalizasyon rögar kapakları da kapatıldı.

Yani daha sonra bu kapakları tespit eden cihazla kapaklar bulunup asfaltın o bölgesi kazılıp onarılacakmış.

Peki, kapatılan rögar kapaklarından kanalizasyon şebekesi hava almayınca maazallah metan gazı sıkışmasında binaların havaya uçması ölü ve yaralıların olmasında acaba kim sorumlu olacaktı?

Çünkü bayramdan bir gün önce arızalanan ve tıkanan pis su borusunu açmak için asfaltla kaplanan bir rögar kapağı yerini zar zor tespit eden Belediye Kanalizasyon yetkilileri tekrar asfalttı kazarak ikinci bir kazı yaptılar ve arızayı gidermeye çalıştılar.

Hakkâri kentinin su sorunu her daim var.

Bu sorunu çözmek için sadece Berçelan ve Golan yaylalarındaki su kaynaklarından yararlanılır.

Yağmurun ve suyun az yağdığı yıllarda su sıkıntısı had safhaya ulaşır.

Bunu önlemek için Belediyemiz kar ve yağmur sularından yararlanmayı düşünmüyorlar mı hiç?

Mesela yağan yağmur ve karların bir yerde depolanacağı batı illerinde olduğu gibi GÖLET yapılması ve bu göletlerden toplanacak suyla şehrin içme suyu yanında sulama suyu olarak ta kullanılması kimsenin aklına gelmiyor mu?

Çünkü bu şehrin içme suyu sorununu çözecek bunun yanında sulama suyu sorununu da çözeceğini ve sulama suyu sorunu olduğunu Belediyeye hatırlatmamız gerektiğini düşünüyorum.

Üniversitemizin yeri malum heyelanlı bir yere kurulmaya çalışılıyor.

Kurucu Rektör’ün satın aldığı ve o dönem belediyesinin de yapılaşmasına onay verdiği üniversite kampusu üçüncü dönemdir yani 2008 yılından bugüne kadar hala binaların ve dersliklerin yapılması ve faaliyete geçilmesi bekleniliyor.

Fakat dediğimiz gibi heyelanlı bölgede yapılaşmanın yapılamayacağı, yapılsa bile hani derler ya astarının yüzünden daha pahalı olacağından hala bir arpa boyu yol alınamadı.

Burada yapılan binaların yıkılma riski ile karşı karşıya kalındığı ve büyük çatlakların oluştuğu, önceki Rektör Prof. Ceylan’a burada yapılaşmanın sakıncalı olduğunu defalarca bizzat makamında söyledik.

Buna rağmen bu yerde inşaat yapmak için TOKİ’ye kampus alanı için inşaat yapılma yetkisi verdiler.

TOKİ tarafından yapılan bir binaya eski Rektör Prof. Ceylan acele bir kararla apar topar kış mevsimin ortasında geçtiler.

Yeni Rektör Prof. Ömer Pakiş bir süre burada hizmet verdikten sonra, buranın hizmet verebilecek kapasitede olmadığı daha inşaatın bitmemesi ve binanın tehlikeli olmasından dolayı Merzan Mahallesindeki Üniversiteye ait misafirhaneye geçerek burada Üniversitenin işlerini yürütmeye başlayacaklar.

Şimdi, Hakkâri Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ömer Pakiş’e Hakkâri halkı adına isteğimiz şudur;

Heyelanlı bir alan olan Üniversite Kampus alanında inşaat yapma inadından vazgeçerek kentimizin diğer yerlerinden bir yer beğenilerek Üniversite Kampüs alanı için yeni bir değerlendirme yapmalarını bekliyoruz.

Şimdiki kampus alanı yerinde inşaat yapmak istemek üniversite çalışanları ve öğrencilerin can ve mal güvenliği için tehlikeli olduğunu yetkililerimiz işin ciddiyetinin ve tehlikenin ne kadar farkında olduğunu birinci derecede deprem kuşağı üzerinde olan ve heyelanlı bir arazide meydana gelecek olan bir doğal afetten sonra mı oturup hem derdimize yanacağız, hem çare arayacağız. 

Dağlarımız altın dolu.

Çinko, bakır, kömür, kurşun, mermer madenleri dağlarımızın altında bu kente, ülkemize ve insanlarımıza zenginlik vermek için işletilmeyi ve sanayileşmeyi hızlandırmak için hükümetin desteklenmesini bekliyor.

Kentimizin makûs talihini değiştirmek için son yıllarda kurulan birçok firma yukarıda belirttiğim bazı madenleri işletmeye açıp il ve ülke dışına ihracat yapmaktalar.

Fakat bölgedeki olaylar ve yasaklı alanlar maalesef bu üretim sürecini baltalıyor.

Yetkililerden buna çözüm getirmelerini bekliyorum.

Kentimizin ve ilçelerimizin halkı hala duble yollara hasret.

Ülkemizin bütün illerinde ve çoğu ilçelerinde duble yollar bitirtilirken, maalesef Hakkari ve ilçelerinin yolları bölünmüş yollarla idare ediliyor.

Van’daki Karayolları Bölge Müdürlüğü bi zahmet bu işe el atsa da kış mevsiminde hızla artan araç sayısı ve bir tarafı dağ, bir tarafı da zap suyu ile çerçevelenen yollarda trafik güvenliğini sağlasalar fena olmayacak yani;
İran ve Irak’a sınır kapılarımız var, lakin ticaret durmuş vaziyette.

Bölge halkını kalkındıracak uluslar arası ticaret hacmimize ivme kazandıracak ve özellikle de Irak tarafına en yakın kapı olması hasebiyle Üzümlü/Çukurca sınır kapısını nitelikli ve ihracat yapılır hale getirmesini bekliyoruz hükümetten.
Not. Eğitim, sağlık ve diğer konularla ilgili yazımı ünümüzdeki günlerde yazacağım.

Ayrıca edindiğim yeni bilgiye göre Üniversite binaları için açılan ihale iptal edilmiş.

10 yıldır hala bir Üniversite Kampus binası yapamadık. Çok yazık.